TOKAT KALESİ

Tokat
Kalesi’nin kuruluş tarihine ve ilk kullanım dönemlerine ilişkin elde
kesin bilgiler bulunmamaktadır. Fakat konumundan, plan özelliklerinden,
yapım tekniği ve adının geçtiği kimi tarihsel olaylardan yola çıkılarak,
yapının MS 5. ya da 6. yüzyıllarda yapılmış olduğu sonucuna
varılmaktadır. Bu bulgulara ve çıkarımlara kalenin Evdoksia, Endoksia,
Dokia gibi adlarla anılması eşlik etmektedir.
Surların
üzerinde yükseldiği sarp kayalık aslında doğal bir kaledir. Bugün kim
olduklarını bilmediğimiz ilk yerleşimcilerini ve Komana Pontika’dan
(Gümenek) göçen kimi Hıristiyan grupları buraya yerleşmek için çeken de
bu özellik olmalı.
Komana’nın
9 km batısındaki bu sarp kayalık, bir yandan Sivas yönündeki dar
Kızıliniş Geçidini kontrol ettiği, öte yandan da dik Gıjgıj Tepe
sayesinde kaleye ulaşan yolu kolayca denetleme olanağı verdiği için
oldukça güvenli bir noktadır. Buna, kayalığın doğal yıkımlara dayanıklı
görünümünü de eklemek gerek.
Kalenin
günümüze ulaşan mimarisi birçok bakımdan Ortaçağ izlerini taşımaktadır.
Kesme ve moloz taş kullanılan sur duvarları dış ve iç surlar olmak
üzere kademeli biçimde doğu ve batı yönlerindeki kaya kütlelerinin
üzerine oturmuştur. Kalenin planı, kuzey yönündeki doğal kayanın kapı
olarak kullanılmasına olanak verecek biçimde oluşturulmuştur. Beşgen
planlı yapı on sekiz burçla güçlendirilmiş ve batıda “Ceylan Yolu” da
denilen 362 basamaklı sarnıç kuşatmalar esnasında ortaya çıkan su
ihtiyacını karşılamak üzere yapılmıştır. Kuleleri, burçları, mazgalları
ve sur duvarlarının bir bölümü günümüze ulaşabilmiştir. İçinde çok
sayıda mekân bulunmaktadır. Tonozlu yapılar ve bugün de görülebilirken,
diğer mekânların sadece temelleri izlenebilmektedir. Kuzey ve güney
yönündeki duvarları depremlerden ve onarım eksikliğinden ötürü büyük
ölçüde yıkılmıştır. Bu yönde sadece bir burç ve ana kaya üzerindeki
surlar ayaktadır.
Yalnızca
uzaktan bakınca değil, içten gördükten sonra da şunu söyleyebiliriz:
yapının günümüze ulaşan kesimleri bile, onun yüzyıllar boyunca uğradığı
ihmale ve tahribata karşın görkemini anlatmaya yeter.
Yazılı
tarih, kalenin kuruluşundan sonra uzun yıllar Bizanslıların elinde
kaldığını gösterir. Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde savunma amacıyla
onarılıp yenilenen kale, bir de dönem dönem kimi isyancılara ve
yöneticilere hapishane ve sığınak olmasıyla ünlenmiştir. Kaleye en son
hükmeden Osmanlılar da sanırız bu özelliğini vurgulamak için, “Çardak-ı
Bedevi” demiş kaleye. 1277 yılında Memluk sultanı Baybars’ın Kayseri’ye
ilerlemesinden sonra, Muineddin Pervane’nin II. Gıyaseddin Keyhüsrev’i
kaçırmasını Ebu’l Fereç, “Sultanı alarak Doqia Kalesi’ne kaçtı.” diye
yazmaktadır. Bu sözler, kentin adının o günkü söylenişlerinden birini
verdiği için de önemlidir.
ÜMİT SALMAN
110157203034
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder